Soyu Tükenmiş Akrabamız ‘Hobbit’in Yüzü Canlandırıldı
Yeni bir yüz canlandırması, insanlığın soyu tükenmiş akrabalarından biri olan Hobbit lakaplı Homo floresiensis hakkında fikir veriyor.
2003 yılında arkeologlar Endonezya’da bir mağarada insan benzeri iskelet kalıntıları keşfettiler. İskeleti daha yakından incelediklerinde, büyük olasılıkla dişi olan bireyin anormal derecede küçük bir kafası olduğunu ve sadece 106 santimetre boyunda olduğunu belirlediler.
Araştırmacılar bireyin bilinen homininlerden farklı olan hobbit benzeri özellikleri nedeniyle, bireyi soyu tükenmiş bir insan atası olan Homo erectus’un daha küçük bir dalı olan Homo floresiensis olarak sınıflandırdılar.
Şimdi ise yeni bir yüz yaklaşımı, “hobbit” lakaplı bu bireyin yaklaşık 18.000 yıl önce Endonezya’nın Flores adasında yaşarken nasıl göründüğüne dair bir fikir veriyor.
Adli tıp sanatçıları, yüz tahminlerini oluştururken, yumuşak doku kalınlığı belirteçlerinin konumlandırılması olarak bilinen bir işlemi yürütmek için genellikle bireysel kafatası taramalarının ve insan donör kafataslarından toplanan veri noktalarının bir karışımına güvenir. Bu yöntem, kafatasındaki derinin topografyasına karşılık gelen bir dizi küçük iğnenin yerleştirilmesini içeriyor. Yeni bir araştırmaya göre canlandırma, bir yüzün genel yapısı hakkında fikir veriyor.
Bununla birlikte, örnek Homo floresiensis’e ait olduğu ve modern bir insana (Homo sapiens) ait olmadığı için, aralarından seçim yapılabilecek pek çok karşılaştırılabilir kafatası yok. Bu nedenle araştırmacılar, iyi korunmuş hobbit kafatasının bilgisayarlı tomografi (BT) taramalarını bir erkek Homo sapiens kafatasının ve bir şempanze (Pan troglodytes) kafatasının taramalarıyla karşılaştırdı.
Brezilyalı bir grafik uzmanı olan ortak araştırmacı Cícero Moraes, “Her ikisini de Homo floresiensis’in kafatasının yapısına uyarlamak için deforme ettik ve hobbitin yüzünün nasıl görünebileceği hakkında bir fikir edinmek için verileri birbirine ekledik.” diyor.
“Hobbit kafatası neredeyse bütündü, glabella (alnın doğrudan kaşların arasındaki kısmı) ve burun kemiği bölgesindeki küçük parçalar eksikti, ancak neyse ki bunları anatomik deformasyon yardımıyla tasarlamak mümkün oldu.”
Moraes, örneğin kafatası neredeyse deforme olduğu ve daha sonra başka bir türle – şempanzeler – birleştirildiği için, insan veritabanındaki cinsiyetin artık önemli olmadığını söylüyor.
Araştırmacılar en nihayetinde iki farklı yüz yaklaşımı oluşturdular. İlki, geniş burunlu maymun benzeri bir bireyin nötr siyah-beyaz bir görüntüsüydü ve ikincisi, sakallı daha stilize bir versiyondu.
Moraes, “Kabaca söylemek gerekirse, Homo floresiensis’in muhtemelen modern insanlara göre daha az çıkıntılı bir burnu vardı, ağız bölgesi bizimkinden biraz daha çıkıntılıydı ve beyin hacmi önemli ölçüde daha küçüktü. Son görünüm bizi çok şaşırttı, çünkü yüze baktığımızda modern erkeklerle bir dizi uyumluluk görebiliyoruz, ancak onu gruptan biri olarak kabul edecek kadar değil.” diyor.