Çatalhöyük’te Kadınların Merkezde Olduğu Bir Toplum Muydu?
Yeni bir genom çalışması, bu erken yerleşimde biyolojik akrabalıktan çok topluluk bağlarının önemsendiğini ve kadınların yaşam örgüsünde merkezde yer aldığını ortaya koyuyor.
Aynı Evi Paylaştılar, Akraba Değillerdi
Araştırmacılar, Neolitik döneme tarihlenen Çatalhöyük’te 400’den fazla iskeletin DNA analizini yaptı. Bulgulara göre, aynı evde gömülü kişilerin çoğu genetik olarak akraba değildi. Ancak bu bireyler benzer biçimde beslenmişti; yani muhtemelen birlikte yaşamış, birlikte gömülmüşlerdi.
Bu durum, aile kavramının biyolojik bağlardan ziyade birlikte yaşama dayandığını düşündürüyor. Genetik bağlar çoğunlukla anneler üzerinden kurulmuştu. Kadınlar evde kalırken, erkeklerin başka hanelere geçtiği anlaşılıyor.
Kız Bebeklere Daha Fazla Mezar Hediyesi
En dikkat çekici bulgulardan biri de çocuk mezarlarında ortaya çıktı: Kız bebekler, erkek bebeklere kıyasla beş kat daha fazla mezar hediyesiyle gömülmüştü. Bu da, doğuştan itibaren kadınlara tanınan ayrıcalıklı konuma işaret ediyor olabilir.
Erkek Merkezli Avrupa’dan Farklı
Neolitik Avrupa toplumlarında çoğunlukla ataerkil ve patrilokal yapılar (yani erkek merkezli ve erkek akrabalar etrafında şekillenen aileler) gözlemleniyor. Ancak Çatalhöyük’teki veriler, bunun tersine işaret ediyor: kadınlar evin sürekliliğini sağlıyor, toplumsal ağlar kadınlar üzerinden kuruluyor.
🧬 ODTÜ ve Hacettepe işbirliğiyle yürütülen araştırma, Science dergisinde yayımlandı.
Sonuç:
Çatalhöyük’te kadınlar, evde kalıyor; erkekler başka evlere geçiyordu.
Toplumsal bağlar kan bağıyla değil, birlikte yaşamla kuruluyordu.
ODTÜ’de doktora sonrası araştırmacı, proje ekibi üyelerinden Damla Kaptan, “Geçmişte toplumsal ilişkilerin ne kadar çeşitli olabileceğini – bazen hiç beklemediğimiz şekillerde – ortaya koymak oldukça heyecan vericiydi. Umuyoruz ki bu çalışma, günümüz toplumlarının değişmez olduğu yanılgısını sorgulamaya katkı sağlar” diyor.
Detaylar websitemizde!