Arkeoloji haber bülteni

Share this post

Arkeolojinin Gözünden Netflix'in ‘Kadim Uygarlıklar’ Belgeseli

arkeofili.substack.com

Arkeolojinin Gözünden Netflix'in ‘Kadim Uygarlıklar’ Belgeseli

Netflix’te yayınlanan Ancient Apocalypse (Kadim Uygarlıklar) adlı sekiz bölümlük belgesel, aslında uzaylı demeden uzaylıları anlatan bir komplo teorisi dizisi.

arkeofili
Nov 24, 2022
4
Share this post

Arkeolojinin Gözünden Netflix'in ‘Kadim Uygarlıklar’ Belgeseli

arkeofili.substack.com

Arkeoloji ve bilim açısından son derece talihsiz olan bu belgesel, birçok kişinin ilgisini çekmiş gibi görünüyor. Belgesel olarak tanımlanan bu serideki ana kahraman Graham Hancock. Kendisi bir gazeteci ve aynı zamanda daha önce yazdığı “Fingerprints of the Gods” gibi birkaç tartışmalı kitabın da yazarı.

Hancock’un “belgeseldeki” en temel teorisi, insanlık olarak belleğimizi yitirdiğimiz ve geçmişteki çok önemli bir olayı ve medeniyeti unuttuğumuz: Kayıp ve gelişmiş bir Buzul Çağı uygarlığı!

Hancock, sekiz bölümlük seride, bu uygarlığın kanıtlarını sunduğunu iddia ediyor. Bunu yaparken de aynı zamanda arkeologları ve bilim insanlarını her fırsatta kötülüyor ve gerçekleri araştırdığı için arkeologlar tarafından düşman ilan edildiğini söylüyor.

İddiasına göre bu çok gelişmiş Buzul Çağı uygarlığı, bir tufanla yok oldu. Hayatta kalan son kişiler ise, “ilkel” avcı toplayıcılara astronomi, sanat, mimarlık gibi “uygarlığın” temel bileşenlerini öğretti.

Hancock, “Bilim insanı ya da bir arkeolog değilim, bir gazeteciyim ve insan tarih öncesini araştırıyorum.” diye başlıyor. Bu sayede pseudo-arkeolog olarak tanımlanmaktan kaçınıyor. Yani kendisinin “sahte arkeolog” olarak görülmemesi, masumca “gerçekleri” araştıran bir kişi olarak tanımlanması gerektiğini vurguluyor.

Ancak Graham Hancock, daha belgeselin ilk dakikalarında bilim insanlarına ve arkeologlara saldırarak başlıyor. Ortaya attığı binlerce yıl önce varlığını sürdürmüş olan gelişmiş Buzul Çağı uygarlığı fikrinin, bilim insanlarının canını sıktığını belirtiyor. Dolayısıyla otomatik olarak arkeologların bir numaralı düşmanı olduğunu ekliyor. “Aşırı derecede savunmacı, kibirli ve dayatmacı akademik çevre, bu ihtimali düşünmemizi engelliyor.”

Graham Hancock’a göre, Son Buzul Çağından sonra, avcı toplayıcı atalarımız, kendi istekleriyle “aniden” çiftçiliğe ve hayvancılığa başladılar. Ancak bunun aksine, insanlık tarihindeki hiçbir olay “aniden” olmadı. Her şeyin bir öncülü vardı. Atalarımız bir anda tarım yapmaya karar vermediler. Bu pratiği çok daha öncesinde bildiklerine ve hatta mevsimsel olarak denediklerine dair elimizde birçok farklı bölgeden kanıtlar var.

Belgeselin ilk bölümünde Hancock, Endonezya’nın Java adasındaki Gunung Padang bölgesine gidiyor ve ilk cümlesi yine arkeologların ne kadar saf olduğunu ima ediyor: “Uzun süre arkeologlar burayı sıradan bir tepe sandı.”

Bölgede konuştuğu bir doktor, yıllar önce yaptıkları çalışmalarda, burada iki kültür tabakası belirlediklerini söylüyor. Yüzeydeki tabaka MÖ 500 yılına, dört metre derinlikteki ikinci tabaka ise MÖ 5.200 yıllarına ait. Ancak Hancock, aralarında binlerce yıl olan bu iki tabakayı birbirine bağlı sanarak, buradaki insanların 7.000 yıl önce muhteşem mimarlar olduğunu söylüyor.

En nihayetinde Hancock, buradaki kalıntılardan yola çıkarak büyük bir gizemle karşılaştıklarını söylüyor: Belki de tarihten kaybolmuş bir uygarlık!

Geçmişten günümüze dünyanın birçok farklı bölgesinde insanlar yaşadı ve arkalarında kalıntılar bıraktılar. Bu arkeolojik kalıntıları bulduğumuz her yerde “kaybolmuş bir uygarlıktan” söz etmek mümkün değil. Arkeolojik kalıntılar beklendiği üzere her yerdeler. Ve yine doğal olarak bu insanlar belirli bir zaman sonra öldüler.

Hancock burada belki de Buzul Çağındaki gelişmiş uygarlık teorisine atıfta bulunuyor. Ancak belgeseldeki arkeoloğun da dediği üzere, buradaki en eski kültür tabakası MÖ 5.000 yılına ait. Yani Buzul Çağı ile alakası yok. Hancock, burada daha sonra radar taraması ile bulduklarını iddia ettiği “bölmelerin” ise tüm bilinenleri çürüttüğünü, çünkü 24.000 yıl öncesine ait olduklarını söylüyor.

Hancock, tüm bölümlerde değindiği gibi, ikinci bölüme de arkeologların kendisinden nefret ettiğini söyleyerek başlıyor. Çünkü kendisi hikayemizin unutulmuş bir kısmını araştırıyor. Kendisi için, arkeologların araştıran insanları sevmediği adeta bilinen bir gerçek. Arkeologlar, gerçekleri toplumdan gizlemek için ant içmiş kişiler ve bu görev uğruna bilim insanı maskesi altında dolaşıyorlar.

İddiasına göre, Buzul Çağına ait gelişmiş bir uygarlığın unutulmuş olması, arkeoloji çevresini oldukça korkutuyor. Çünkü böyle bir uygarlığın var olduğu fikri, tüm disiplinin temelini sarsıyor. Ancak kendisi bunu umursamayacak kadar cesur. Yine “sır” ve “gizemlerle” dolu bölgelere gitmeye ve kanıtları ortaya çıkarmaya devam ediyor.

Yazının tamamını okumak için tıklayın.

Share this post

Arkeolojinin Gözünden Netflix'in ‘Kadim Uygarlıklar’ Belgeseli

arkeofili.substack.com
Comments
TopNewCommunity

No posts

Ready for more?

© 2023 arkeofili
Privacy ∙ Terms ∙ Collection notice
Start WritingGet the app
Substack is the home for great writing